Bir Teşekkür ve Bir Veda.

Bir kasım ayının ilk haftası daha biterken (eh bilen bilir ya kasım ayı biraz zordur benim için), belki de yıllar içinde ilk kez kendimi avutmaktan çok artık vedalaşma havasındayım. 7 yıl önce çocukluğum ve gururumdan dolayı yaptığım şeylerin sonuçları o yaşta birisinin kaldıramyacağından fazla idi. Kendimi yıllarca suçladım ve bir yandan da teselli etmeye çalıştım "senin suçun yoktu" diye, paradokslarım içinde kendimi kaybettim.

Belki bir başkası söyleyene kadar kabul edememiştim, belki de yaşananların ağırlığından dolayı basit bir düşüncenin bu kadar rahatlatıcı olacağını düşünmemiştim, bilmiyorum. Ama 7 yıllık çabalarım sonucunda en sonunda duymak istediğimi duydum, "senin yüznden olamsı için o olayın olmasını istemen gerek öncelikle." Belki basit, belki değil, ama şu tek cümle vicdanıma hapsettiğim benliğimin delil yetersizliğinden salıverilmesine yardımcı oldu. Bunun için teşekkürler sana..

Fazla uzatmayacağım, ama bazı klişeleri tekrarlamadan bitirmek olmaz böyle bir konuyu. Pişmanlık bir insanın tek başına üstesinden gelemeyeceği ve unutamayacağı tek hissiyattır. Hayatınız tek yönlü ve bolca ara sokaklara açılan bir yol, arkanızda bıraktığınız sokakları ve yolu düşünerek ilerleyemezsiniz. Bu sokaklara girmeyerek neler kaybettiğinizi değil, o sokaklara girmeyerek daha iyisini aramak için kazandığınız vakitleri düşünün. Her talihsiz kararınızın, her kötü olayın arkasından gelcekleri sabırla bekleyin, çünkü ne olursa olsun hiçbir şeyin sonucu ne sadece iyi ne de sadece kötü değildir, ikisinden de tadacaksınız.

Yazı başında bahsettiğim gibi, artık kendimi avutma değil vedalaşma havası içerisindeyim. İçime tünemiş olan, hiçbir zaman yaptıklarımdan yeteri kadar ders alamadığımı söyleyen düşünceyle vedalaşıyorum artık. Seninle yeterince yüzleştik arkadaşım, artık farkındayım.

Hiç yorum yok: