Biz Eskiden...

Güvenmiştik. Zamanında çelik gibi olan güvenimizi kırdılar, cama döndü. Bazen kırık cam parçalarına. Yürümeye korktuk o anlarda, adım ilerleyemedik. Yapabileceklerimizin farkına varmadan yaşadık. Yaşadık mı? Bilinmez, ama ölmedik. Hiç ölemedikte o durumlarda, kimseler umrumuzda değilken, her birinde tutunacak bir şey aradık ironik bir şekilde.

Sevmiştik. Bazen sevilerek ödüllendirilmiştik, bazense tek taraflı sevmenin verdiği heyecanı ve gücü tatmıştık. Sonra bir gün, sevemez olduk. Artık uzun süren geceler, saatlerce akan gözyaşları, uykusuzluktan moraran gözler yoktu çok fazla. Evet üzülmüştük ve yine bir şekilde hüznümüze törenler düzenliyorduk onu anmak için, misal içiyorduk, küfrediyorduk arkasından sevdiğimiz insanın, kötü yanını bulup oradan deşmeye çalışıyorduk, kısaca öldürüyorduk onu içimizde.. En azından deniyorduk. Ölmüyordu ama, neden?

Saftık, temizdik. Kandırmazdık dostları sevgilileri, mümkün olduğunca az yalan söyler, mümkün olduğunca gerçek göz yaşları dökerdik. Üzmemeye çalışır, üzülürse de ona eşlik edermiş "gibi" yapmazdık, gerçekten eşlik ederdik acısına. Omuz uzatırdık içimizde sinsi "Artık benimsin" nidaları atmadan. Göz yaşlarına destek olurduk, sebep değil. Şimdi adımızı söyler gibi sık ve basit söylediğimiz "Seni Seviyorum" cümlesini, heyecandan kuramazdık.

Değiştik. Sahteleştik. Aptallaştık. Sevgi denen şey inata dönüştü, hüzün denen şey intikam hırsına. Ne sevildiğimize sevinir, ne sevdiğimizde heyecanlanır olduk..

Hiç yorum yok: