Garip, Açıklaması Zor Anlar

Bazen öyle şeyler yaşanıyor ki gerçekten insan neler hissettiğini bilemiyor o sırada. Açıklayayım izninizle bir kaç örnekle;

Sevgilinin "dur sana youtubedan bir şey göstereceğim" demesi ve adres çubuğuna ağır ağır o harfleri yazması çok garip ve açıklanamayan bir his arkadaş.. Hayır hızlı yaz bari be! Hep teoride olur sanardım bu durum, gerçekten de yaşanabiliyormuş

Ha bir de bunu facebooka yazarsam bazı arkadaşlarımın ne tür yorumlar yapabileceğini düşününce tırstım, o da garip bir an'dı benim için. Oğlum korkutucusunuz lan.

I steal from the riches, and give it to my bitches

Başlığın yazacağım hiçbir şeyle alakası yok arkadaşlar, sadece iki gündür aklıma gelir gelir gülerim o yüzden yazdım.

Peki ne yazacağım? Vaktini ayırıp buraya kadar okuduğuna göre okuruma layık bir şey yazmalıyım. Ama herhangi bir konuda yoğun düşünceler beslediğim bir zaman olmadığı için ufak şeylerden bahsedeceğim.

Misal zor kararlar. Gerçekten oyunlarda bir karakter ismi yaratırken düşündüğüm kadar öss tercihinde düşünseydim muhtemelen şuan çok farklı bir okulda olurdum. Bence rpg oyunlarında "cool nickname generator" tarzı bir şey olmalı arkadaşım olmuyor böyle.

Şakası bir yana, her şart altında karar verebilmek aslında büyük bir vasıf. Yanlış yapacağım korkusuyla bazı konularda karar vermekte zorlananlara tek bir önerim var, belirsizlik içinde kalacağınıza en kötü kararı verin gitsin. Sormuşlar öbür dünyadan dönenlere arafta mı kalmayı tercih ederdiniz cehennemde mi diye, %82'si  cehennem derken, %18'i kusura bakmayın vaktim yok yaa :/ demiş.

Bir diğer konu azizim, odtüdeki yaya bilinci. Bu yazıyı umarım bir çok odtülü arkadaşımız okur, çünkü ölüm kalım meselesi bu. Lan atlamayın oğlum öyle lak diye, tamam geçiş üstünlüğü var da yani 1 tonluk şeyin altında kalınca üstünlük müstünlük pek bir önemli olmuyor. Bir de ışıkların olduğu yerlerde geçiş üstünlüğünüz yok hatırlatırım, özellikle hazırlığın oradaki tipleri ezip geçesim geliyor her seferinde.

Son konu olarak size bir kaç tavsiyede bulunacağım. Dinlemenizi şiddetle tavsiye ettiğim bir grup: Two Steps From Hell. Yandaki oynatıcıda 2 adet şarkısını iliştirdim bi kulak verin belki hoşunuza gider. Grup hakkında "My goldfish listened to this and now it's a shark" ya da kediyi kaplan yapan şarkıgillerden yorumları yapılmış, yapılabilir. Bence doğrudur da.

Past Tense

Geçmiş.. Bir insanın geçmişi ne kadar önemlidir? Gerçekten testlerdeki gibi yapılan yanlışlar doğruları götürmeli midir, yoksa doğru cevabı verene kadar yapılan yanlış sayısı önemsiz midir? Mantık denen şeyin çalışma prensibine göre "Yanlış yapmayan insanın doğrunun kıymetini bekleyemezsin" cevabı peydahlanıveriyor aslında, peki gerçekten böyle düşünsek bile hissedebiliyor muyuz?

Muhtemelen hayır. Bahsi geçen kişi kendimiz olsak bile, bazen geçmişte yapılan şeylerin affının olmadığını düşünüyoruz. Kendimizi kandırıyoruz belki "herkes yapmıştır" diyerek. Ama işte yalan söyleyecek kadar kafası çalışan adamın, kendi ya da bir başkasının yalanını çözmesi de bir o kadar kolay oluyor.

Peki ne yapmalı? Geçmişi görmezden mi gelmeli, etki bırakmadığını mı düşünmeli.. Sevdiğimiz kişileri sevmemizde en büyük sebep belki de onları o hale getiren geçmişleri iken, gerçekten çok takılmalı mıyız bu geçmişe?

Mantık diyoruz, iyidir diyoruz ama... Düşündükçe eğer bazı şeylerin iyi gitmesini sağlayamıyorsak bir yerde bırakmak gerekiyor. Sonuçta hiçbir şey "daha da kötü olamaz" denecek kadar kötü olamaz, bazı şeyleri eşelememek gerekiyor. Değiştirilemez bir şey üzerine kafa yormak, kısaca aslında sadece kafa yormak oluyor. Başka bir işe yaramıyor. Anın kıymetini bilmek deriz, gerçekten de bir saniyeliğine olsa bile "Her şey çok güzel be" diyebilirsek bir gün, boşverin gitsin geçmişi..

Bana bunu dedirten şeylere de çok teşekkürler.

Bu Bir Dönüş Yazısıdır

Merhabalar arkadaşlar, aylar yıllar sonra baktım yapacağım şey sayısı eksilerde geziyor ve ben sıkıntıdan ölüyorum, tekrar blog yazımına geri döndüm. Aklımda bir şey olmadığından değil de, cidden üşendiğimden bırakmıştım vaktinde anlarsınız ki. Azıcık üşengeç bir adamım.

Ben bloga yazmayalı hayatımda hiçbir şey olmadı demem, diyemem. Açıkçası hayatım 180 derecelik bir dönüş yaşadı diyebilirim hatta. Azı karar mantığıyla yaşamaya alışmışken, artık şansın dönmesi mi denir bilmiyorum, hayatım hiç istemediğim kadar güzel gitmeye başladı. Ayrıntıya girmeyeceğim ama, şuan değiştirmek isteyeceğim tek bir şey bile yok diyebilirim hayatımda.

Benden bu kadar bahsetmek yeter, eminim çok da merak etmiştiniz zaten. Azıcık sizden bahsedelim.. Öncelikle hepinizi "AAA KAR YAĞIYOR" diye eğlenceyle baktığınız şu 1.5 ay öncesine götürmek istiyorum. İyi bok yediniz arkadaşım. Şimdi şımaran kar yurdu terk edemiyor, "You liked that, huh! You liked that bitch, didn't you" niraları atıyor haftanın 5 günü. +18 bir mevsimimiz var, nitekim hayatımızı dizleri üzerine çöktürmüş durumda 1.5 aydır. Bu konuda cidden diyecek bir şey bulamıyorum, Mikail istifa etti de yerine şeytanı mı aldılar, "oh sıcaktan bunalmıştım ben de" diyip bunları mı yapıyor merak içindeyim ama.

Evet şuan kafamı camdan bi uzatayım dedim de şaşırtmadı elbette hava, pata pata kar yağıyor. Bu konudaki tek komik şey "Chuck Norris kapat artık buzdolabını götümüz dondu" esprisidir, onun dışında "Ayy kar çok dadluu" diyen kişilere bir ters tokadı layık görüyorum artık.

Çüüz